7 Ağustos 2008 Perşembe

söz:


Gerçeği anlatmak istiyorsan, zerafeti terziye bırak

(A. Einstein)

5 Ağustos 2008 Salı

BURÇLAR:

İKİZLER:İstediğiniz başarı geliyor. Hiç ummadığınız birinden destek göreceksiniz. Bu kişi iş yerinizden ve sizi kıskandığını sandığınız biri. Aranızda güzel bir dostluk başlayacak. Evle ilgili bazı sorunlar olabilir. Bunu daha fazla büyütmemelisiniz.

ASLAN:Kendinize biraz daha zaman ayırmanız gerekiyor.Böyle yaparsanız herkesi çok şaşırtacaksınız...

TERAZİ:Bugün çok hafiflemiş hissedeceksiniz kendinizi. Çünkü uzun süredir üzerinde çalıştığınız bir konu lehinize çözüme ulaşacak.

YAY:Duygularınızdaki yoğunluk davranışlarınıza da yansıyor. Ancak özellikle dikkat isteyen konularda bunu önlemeniz yararınıza olacak. Içinizdeki fırtınaları iş yaşamınıza aksettirmeyin. Rahatlamak için bütün yarım kalmış işlerinizi bitirmekte yarar var. Kısa süreli beraberlikten bıkanlar ilerki günlerde uzun süreli bir beraberliğe adım atacaklar. Bir müddet sonra hiç ummadığınız bir yerden elinize para geçecek. Bu günlerde mantar, us gibi hastalıklarınız nüksedebilir.

KOVA:Gerilimsiz ve rahat bir gün.

YENGEÇ:Çok güzel bir .gün parlak zekanız sayesinde çok güzel bir gün geçireceksiniz...

BAŞAK:Yeni bir proje yapacaksınız ve bu çok büyük bir iş olacak bol kazanç sağlıyacaksınız.

AKREP:Arkadaşlıklar, geleceğe yönelik yatırımlar ve projeler, sizin için ön plana çıkacak konular. Herşeyin istediğiniz gibi olması için biraz daha beklemeniz gerekiyor.

OĞALAK:Çevrenizden biriyle konuşacak vebu sayede işinizle ilgili ileriye dönük bir takım güzel seyler olacak.


BALIK:Geçtiğimiz günlerde yaşadığınız kötü bir olayın tekrar gündeme gelmesi önceleri biraz huzurunuzu kaçırsa da daha sonra olaylar tamamen sizin lehinize gelişerek tüm olumsuzlukları giderecek. İş hayatınızda yapacağınız atılımlarla uzun süredir beklediğiniz fırsatları yakalayabilirsiniz. Hayatınız tam çok monotonlaştığını düşündüğünüz anda canlanacak. Yeni biri ile tanışacaksınız. Duygusal birliktelik olabilir. Şüpheciliğiniz ve bencil davranışlarınız etrafınızdakileri kırıyor. Sağlığınıza dikkat edin.

MORALİM YERLERDE...

BU gün Zerrinin sitesine girdiğimde çoook kötü oldum gerçekten...yazdığım yorum öteki yorumlardan biraz farklıydı...konuyu değiştirmek biraz Zerrincimin moralini yükseltmek için yazmıştım.Hemde bloguna ben ziyaret etmeyeli çook şey yazmış ilk yazdığı yazıya yorum yazdım ayrıca öteki yazılarınada yorum yazmıştım vee işler karıştı ben çook üzüldüğümü itiraf ediyorumm:(((

4 Ağustos 2008 Pazartesi

HAYVANLAR HASTALANINCA NE YAPARLAR?


Hayvanlar Hastalaninca Ne Yaparlar?

Hayvanlarin hastalandiklarinda ne yaptiklarini bilim adamlari merak etmisler ve yapilan arastirmalar neticesinde hayvanlarin kendilerine has tedavi metodlari oldugunu tesbit etmislerdir.

Aslanlar yaralandiklarinda en yakin su kaynagina giderek agizlarina bir miktar su ve toprak alip cignerler. Sonra yere tukurur ve yerde bir miktar yogurduktan sonra olusan camuru yaralarina surerler. Camur, yaradaki zehirli maddeleri emmenin yaninda, yaranin tedavisine faydali olan maddeleri de yaraya dogru ceker.

Genellikle memeli hayvanlar yaralarini yalarlar. Bu sayede hem yara temizlenir, hem de boceklerin yaradan uzak durmasi saglanir. Hatta yarali bir kaplan yarasina ulasamadigi zaman tukurugunu on pencelerinden biriyle yarasina surer. Daha cok Avustralya’da yasayan ve renklerinden dolayi gokkusagi papaganlari adi verilen papaganlar ise yaralarina ulasamadiklari zaman eslerinin yardimiyla tukurugunu yaralarina surerek yaralarin iyilesmesini saglarlar.

Yarali geyikler ve karacalar ise yosunlu topraklara uzanirlar. Bunu da yumusak oldugu icin degil, yosunlu topraklarda yaralari iyilestiren bir tur antibiyotik oldugu icin yaparlar.

Bal seven bir hayvan olarak taninan ayi ise ayagini ari kovanina sokar ve balin iyilestirici ozelliginden faydalanir. Arilar ise vucutlarinin urettigi bir antibiyotigi, ballariyla karistirip sifa bulurlar. Kunduzlar, vucutlarinda salgilanan bir tur jole ile iyilesirler.

Hayvanlar arasinda dis pansumanin yaninda dâhili rahatsizliklarini tedavi edenlere de rastlanir. Mesela kediler ve kopekler, hasta olduklarinda kusabilmek icin cim yerler. Kurtlarin ise ayni durumda tutam tutam isirgan otu yedikleri tesbit edilmistir. Kurtlar ayrica yilan sokmalarina karsi “Calla palutris” adli bir bitkiyi yerler. Halk arasinda yilan otu olarak bilinen bu bitkinin ozellikle kokleri yilan sokmalarina karsi eskiden beri kullanilmaktadir.

Sadece sevk-i Ilahi ile hareket eden hayvanlarin kendi kendilerini tedavi etmelerine misaller saymakla bitmez. En son misalimizi de yine ayilardan verelim; ayilar “Ligusticum porteri” isimli bir bitkiye (agaca) surtunerek kendilerini tedavi ederler. Bu bitkinin bas agrisi, romatizma, soguk alginligi gibi rahatsizliklara karsi tesirli oldugu bulunmustur.

3 Ağustos 2008 Pazar

RENKLERİN DİLİ

KIRMIZI : Bu renk canlılık ve dinamizmle ilgili bir renktir. Mutluluğu temsil eder. Kırmızı renk, fiziksel olarak; ataklığı, canlılığı ve duygusal bağlamda; bir işi sonuna kadar götüren azmi ve kararlılığı gösterir.
İştah açar. O yüzden dünyadaki gıda firmalarının çoğu logosunda kırmızıyı kullanır. Kırmızı tansiyonu yükseltir, kan akışını hızlandırır. Yanlış bir inanış vardır; boğaların kırmızıya saldırdığı sanılır. Oysa boğalar renk körüdür. Kırmızıya değil, kendilerine sallanan koyu renkli beze saldırır.


YEŞİL:Yeşil her zaman doğallığın rengidir.Yeşil renk seven insan cömert ve herseyde sakin davranır.Etliye sütlüye karışmaz.Doğanın ve baharın rengidir.güven veren bir renktir.Rahatlatma özelliğine sahiptir.

SİYAH:Kendini beğenmişler daha çok siyah rengi severler ama istisnalar çıkabilir.Bu rengi seven insanlar herkesin ona yağ çekmesini ister ,istedikleri olmassa çok sinirlene bilirler.V e karamsardırlar.

TURUNCU:Turuncu tutkunları rol çok iyi yaparlar ve en çok tiyatroyu severler.Onları tiyatro oynarken görmeye alıştık:)

MAVİ:Mavi her zaman rahatlatmaktan yanadır.Vücudumuzda boğaz bölgesini yansıtan bir renktir.Mavi renk denizi ve gök yüzünü simgeler.Huzuru temsil eder.Duvarı mavi olan okullarda çocukların daha az yarmazlık yaptığı kanıtlanmıştır.


PEMBE : Uyum ,neşe , şirinliğin ve sevginin simgesi. Rahat hissettiren ve dinlendiren bir renktir. Bu yüzden bazı büyük mağazalar tezgahtarlarına pembe üniforma giydirir ki, müşteriler kendilerini rahat hissetsin diye. Pembe aynı zamanda çocuk rengidir.


KAHVERENGİ : Gerçekçiliğin, plan ve sistemin rengidir. Kansas Ünv.’de bir sergide, duvarların rengi değiştirilebilir hale getirilmiş. Fonda beyaz kullanıldığında insanlar sergide yavaş hareket etmiş. Fon kahverengiye döndüğünde ise insanlar müzede daha çok yeri daha az zamanda gezmişler. Kahverengi insanı hızlandırır. Bu yüzden fastfoodlar iç mekanda kahverengi kullanır. Kahverengi toprak rengidir. Kıyafetlerde pek tercih edilmez, çünkü kahverengi giyen insanlar kalabalıkta dikkat çekmezler.

2 Ağustos 2008 Cumartesi

EMEĞİN KARŞILIĞI


EMEĞİN KARŞILIĞI :

Hindistan'da yaşayan Ranga Guru isminde çok ünlü ve herkes tarafından kusursuz bulunan bir ressam varmış.

Bu ressamın eğittiği, bir öğrencisi varmış. İsmi: Raciçi Raciçi uzun bir sürecin ardından eğitimini tamamlamış ve son resmini Ranga Guru'ya götürmüş.

Ondan bir değerlendirme istemiş... Ranga Guru ise;

-Sen artık bir ressamsım Racaçi.. artık senin resmini halk değerlendirecek. diyerek, resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yerine koymasını istemiş. Yanına da kirmizi bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmiş...

Ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor... Çok üzülmüs tabii. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki.. Alıp resmi götürmüş Ranga Guru'ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş.

Raciçi yeniden yapmış resmi ve gene Ranga Guru'ya götürmüş. Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru... Ama bu defa yanına bir palet dolusu çesitli renklerde yaglı boya, birkaç fırça ile birlikte... Ve yanına insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı ile birlikte bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmiş...

Birkaç gün sonra gittigi meydanda görmüs ki resmine hiç dokunulmamış, firçalar da, boyalar da kullanılmamış...Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru'ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış..

Ranga Guru ise; "Sevgili Raciçi, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördün... Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı... Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin... yapıcı olmak eğitim gerektirir.. . Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi... Sevgili Raciçi, mesleğinde usta olman yetmez,bilge de olmalısın.. Emeğinin karşılığını ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın... Onlara göre senin emeğinin hiç bir değeri yoktur... "Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartişma..."

31 Temmuz 2008 Perşembe

YİNE GECE OLDU...


Yine gece oldu, yine bir gün bitti ve ben yine kendimle başbaşa kaldım.
Bir maskem var benim. Sabahları onsuz evden çıkmadığım, geceleri yatağımda başbaşa kalana kadar çıkarmadığım bir maskem var.
Adı mı ne?Adı : MUTLULUK!
Taktığımda kahkalara boğulduğum, tadından gözlerimin dolduğu, sesinden huzur bulduğum bir maskem var.
Gün geceye döndü yine. Karanlık çöktü buralara, sessizlik hakim oldu sokaklara ve ben teslim oldum sana.

Soyutu dışladım, somutu yakaladım.Soyuta tutkun kaldım, somuta ağladım.Sahi, soyutmuydun sen somutmuydun?Hoş! Ben soyuta tutkunken sende bunu bilirken somut olmanı nasıl beklerim?Soyuta tutkun olduğumu bilir, somut olmak istemezsin ki sen...

Gitmek için mi gelmiştin, kalmak için mi?Ömürlük mü sevmiştin, mevsimlik mi?Baharım olup açtırcakmıydın gönül bahçemdeki gülleri, sonum olup soldurcakmıydı n?Canım olup huzur mu bulcaktın ruhumda, kanım olup durmayacakmıydı n bedenimde?
Vakit gece... Her yer karanlık... Kokun sinmiş odama... Saat her şey için geç kalındığını söylüyor bana... Maskemi çıkartmak vakti şimdi. Adı "mutluluk" olan maskemden soyunup, sahte tebessümlerden soyutlanıp acılara boğulma, gerçeklerle yüzleşme vakti.

Hüzün! Hadi çal kapımı!Her gece olduğu gibi bu gecede hazırım acılara...
Beni maskem olmadan tanıyan bilen tek şey yastığım sanırım. İnsanların zihinlerinde yarattığı "ßen"i değil gerçek "ßen"i gören tek şey yastığım. Ahhh ne çok hüznü paylaştık biz onunla... Sevinçlerimi maskemle, hüzünlerimi yastığımla paylaştım. Senli anlarıma maskem şahit oldu, sensiz anlarıma yastığım...
Fazla yormamalı kendimi... Maskemi fazla yıpratmamalı.. . Yarın yeniden gün doğacak ve ben doğan güneşe rağmen yine karanlıkta kalacağım. Bana yoldaşlık eden tek şey ise maskem olacak. Ona sahip çıkmalı, korumalıyım.
Bir gecenin daha katili oldum şimdi. Acılarımı her gece olduğu gibi bu gecede yastığıma gömdüm. Şimdi meleklerin koruması altında güzel rüyalar görme zamanı...

Doğacak olan her güne benden ve maskemden büyük bir mutlulukla " Merhaba! "


''ALINTI''

30 Temmuz 2008 Çarşamba

MEVLANA...




Kardeşim sen düşünceden ibaretsin

Geriye kalan et ve kemiksin

Gül düşünürsün , gülüstan olursun

Diken düşünürsün dikenlik olursun

MEVLANA

29 Temmuz 2008 Salı

TAM BENİM TARZIM DİYENLERE:))
















28 Temmuz 2008 Pazartesi

SEVGİDE BİRLEŞTİLER




SEVGİDE BİRLEŞTİLER

Günler öncesinden başladı nişan telaşı.Misafirler gelecek,en güzel şekilde ağırlanacaklar,gelenek ve göreneklerimize göre kız istenecek,en köpüklüsünden kahveler yapılacak,Allah'ın emri Peygamberin kavli ile söze başlanacak ve sonuçta en güzel şekilde yüzükler takılıp dualarla kurdele kesilecek...

Günler öncesinde bizim tarafta başta damat bohçası olmak üzere bir kaç bohça hazırlandı.Ben en çok damat bohçasını sevdim çünkü öyle bir özenle hazırlandı ki çok süslü ve çok güzel bir şey oldu.Bize de birbirinden güzel bohçalar ve Ayşenur için süslü püslü nişan tepsileri geldi.Tepsileri görmeliydiniz hepsi çok harikaydı.

Bir telaş bir telaş sormayın...Gelin olacak kızımız müstakbel kayınpederine kahvesini ikram ederken kayınpeder kızımızın kulağına eğilip kısık sesle ve muzipçe soruyor;" damadın kahvesi özel olarak hazırlandı mı?" Evet kahve şöyle bol tuzlusundan hazılanıp sunuldu Ali Bey'e...Herkesin gözü üzerindeyken ilk yudumu aldı,durdu bekledi ve devamını bir kerede içiverdi:)

Nişan sabahı erkenden hazırlıklar başladı.Kuaför,fotoğrafçı ve doğruca nişanın yapılacağı otel.Her bir ayrıntıyla tek tek ilgilenildi,her bir detay üzerinde uzun uzun duruldu.Ortak amaç; her şeyin en güzel şekilde yapılması idi.

Kuaförümüz ve çalışanları Ayşenur’u görünce bu kadar güzel bir bayanı çok özel bir geceye hazırlamak için çok da fazla uğraşmayacaklarını anladılar ve baştan belirttiler;
-Maşallah,gelin adayımız zaten çok güzel,bize de bu güzelliğe güzellik katmak düşer.
Başta anneler olmak üzere hepimiz;
-Maşallah,maşallah…tü tü tü maşallah
Ayşenur nişan elbisesini giyipte makyajı falan tamamlanıp karşımıza dikildiğinde maşallahlarımızı tutamaz olduk.
Öylesine büyüleyici gözüküyordu ki annelerin gözleri mutlulukla nemlenmiş elleri duaya açılmıştı;”Aman Allah nazarlardan saklasın…maşallah peri kızı mubarek”
Hele bir de Ali,Ayşenur u almaya gelince kuaföre, bütün bakışlar hayranlıkla izledi ikisini.Tek kelimeyle mükemmel bir çift olmuşlardı.
Bu arada kuaförde bende güzelliğime güzellik ekletmeyi unutmadı.Saçlarımı maşa yaptırdım çok şeker bişi oldum bende J

Kuaför faslından sonra sırada fotoğrafçı muhabbeti vardı.Gelin ve damadın en nefret ettiği olaydır kasım kasım durup objektife sırıtmak.Çekimler esnasında onları izleyemedik ama stüdyodan gelen şen kahkahalara şahit olduk.Ben hani gerilirler,kasılırlar diye beklerken bizim muhteşem ikili çok eğleniyordu belikli.Zaten fotoğrafçı yaklaşık 20 dk sonra çıktı stüdyodan.Eminim adamın sanat hayatında yaptığı en güzel,en çabuk ve hiç yorulmadan yaptığı çekimlerdi bunlar.Çünkü modelleri tam istediği gibi gayet rahat ve çok mutluydular e bu da onun objektifinden kaçmamış olmalı…

Fotoğrafçı olayı da hallolunca doğruca nişanın yapılacağı salona gidildi.Biz Ayşenur ve Ali yi bi süreliğine lobide bırakıp davetlilerle ilgilenmek üzere yukarıya çıktık.Ve bir müddet sonra el ele,alkışlar arasında içeriye girdiler.Gecenin prens ve prensesi…Öyle güzel bir görüntüydü ki gördüklerimiz eller bir kez daha nazar duasına açıldı.Anneler,halalar,teyzeler,yengeler ve diğerleri maşallahları sıraladılar.

Önce afiyetle yemeklerimizi yedik.Yemeğimize hafif bir esinti ve çok tatlı bir melodi eşlik etti.Akrabaları genelde böyle özel geceler bir araya getirir ya herkes o güzel gecenin ve birbirinden lezzetli yemeklerin tadını çıkardı.Yemeğini yiyen, Ayşenur ve Ali nin yanına yaklaşıp defalarca ikisinin birbirine ne kadar yakıştığını söyleyip durdu.Ailelere de gecenin çok güzel geçtiğini,her şeyin ne kadar da güzel düşünüldüğünü söylediler.Başta gelin ve damadın güzel kahkahaları sonra da herkesin mütebessim yüzleri geceyi daha da güzelleştirdi.

Yemekten sonra il müftüsü amca çok güzel bir konuşma yaptı.O düzgün hitabetiyle kalplere dokundu bence.Kısa konuşması ardından alkışlarla yüzükler takıldı ve makas kesiyordu-kesmiyordu esprileriyle kurdele kesildi.Ardından sarılmalar,öpüşmeler,tebrikler,nazar duaları,maşallahlar…”mutluluk” yaşıyorduk hep birlikte,ne güzel.

Beş katlı, kocaman, pembe-beyaz bir parstaydı nişan pastası. Ayşenur ve Ali birlikte kestiler pastalarını ve sevgi dolu hallerle birkaç kez ikram ettiler birbirlerine. Yine flaşlar patladı,maşallahlar kuş olup gökyüzüne uçtu,kamera en iyi açıyı yakalayabilmek adına koşturup durdu.Sanki, sanki çok romantik bir aşk filminin ortasına düşmüş gibiydim.Sevinçle ellerimi çırparak o güzel pastadan payıma düşeni bekledim.Pastam gelince anladım ki bir dilimi yetmez bana,öyle güzeldi ki :)

Biz gençler –sahi bende gencim değil mi?- çok eğlendik bu gecede…espriler,şakalar,komiklikler…Sözü fazla mı uzattım ne? Yaşanan güzelliklerin çok az bir kısmını yazabildim. Bir “peri masalı 1. bölüm” den çok kısa bir kesit sundum sadece.







26 Temmuz 2008 Cumartesi

SICAKKKK:(


ya bu aralar hava çok sıcakk çok az bir esinti bile beni mutlu etmeye yarıyo.İnsanda bir yorgunluk-halsizlik oluyo...Napıcağımı bilemez haldeyim...Evde ölü gibi dolasıyorum.. ve her zamn uykum oluyo artık kendime soğuk içecekler hazırlayıp içine bir kaç ta buzz koyup serinliyorumm...mafetti bu küresel ısınma bizi...Bide basımıza su gıtlığı çıktı hepten çöktük yaaa:(


Sıcaktan ölmek istemiyorumm ,buharlasmak istemiyorum :(((

SEVDİĞİM FİLMLERDEN BİR TANESİ:

evet Kutsal Damacana güzel ve çoook komik bir filmdi:))izlediğimde çok güldüğümü hatırlıyorumm...

25 Temmuz 2008 Cuma

eskhylos



İyi yaşamak değil, yaşamayı iyi bitirmek. İşte gerçek mutluluk budur.
eskhylos








emeği geçenlerden biride benim...

görmüş olduğunuz resmilerin içleri pullarla kaplanmış şekkilde ve görünüşü harika...Bu güzel el işlerinde benimde emeğim geçti:)

24 Temmuz 2008 Perşembe

ABLAMIN HEDİYESİ











ABLAMIN HEDİYESİ:

Ablamın nişan hazırlıkları başlamıştı...Ve ben hala ne giyeceğimi bulamamıştım.her yeri dolaşmıştım okadar da güzel birşey yoktu.Saolsun benim canım ablam o telaşede beni unutmamış ve resimdeki elbiseyi almış ben çok beğendim:)
nişan günü geldiğinde elbisemi giydim ve kuaföre gittik ben saçlarımı maşa istedim ve kuaförde elinden gelen gayreti gösterdi saçlarımı istediğim gibi yaptı. Çok güzel oldum:):)



BİR YER VAR




Bir yer var...


Geriye dönüp bakmaya değecek kadar yaşadığını hissettiğin.. .


Bir yer...


“Şurada biraz soluklanayım” diye çökersin ya rastgele yokuş çıkarken... Soluklanmak için kendini ikna ettiğin yer...


Soluklanmayı hak ettiğini düşündüğün...


Orası...


Çoğu zaman yarıdan sonrasıdır...


Ciğerlerinden çok beyninin nefes almakta zorlanmaya başladığı...


Yol boyunca ayağına takılan, yüreğine takılan bir çok şeyin, ağırlığını iyice hissettirdiği yer...


Bir anda olur...


Önemli bir karardır aslında...


Durup dinlenmek aldatmacasının yalancı huzuruyla...


Ara verirsin...


Ve oradan...


Önce aşağı bakar insan.


Önce aşağı...


Yukarı değil.


Ödül arzusudur bu belki. Kendi kendine ödül!


Ne zahmetli bir işin üstesinden geldiğini görmek ister insan.


İşte aşağı doğru baktığında bir dolu hikaye, bir dolu macera...


Senin maceran...


Zorlukları ve heyecanıyla.. .


Yorgunluğuyla. ..


Ne zahmetli bir işin üstesinden geldiğini görmek ister insan.


Ödül arzusu...


Ödül ve yenilenmek.. .


Ve moral. Çok önemlidir; çünkü yolun kalan kısmı için yeni bir hamle, yeni bir başlangıç...


Veya neyse ne...


Enerji en azından...


Çoğu zaman çıkılan mesafe, gelinen yer, tatmin edici görünür...


Az şey değildir onca yapılan, onca çekilen, onca katlanılan...


Ve iç huzuruyla...


Sonra yukarı bakarsın. Ama rehavet öngördüğün soluklanma molasını uzattıkça uzatır...


İşte o yer...


Soluklandığın...


Veya takılıp kaldığın...


Bir yer vardır hani takılıp kaldığın...


Çıkılacak yoldan çok, çıktığın mesafeyle oyalandığın...


Daha yukarıda daha muhteşem bir manzara seni beklerken...


Ve gidilecek yere varamadıysan, yolun neresinde olduğunun ne önemi var mı?
(murat başaran)

söz:


GÜNÜN SÖZÜ:


Kabalık, zayıf insanın güçlülük taklididir.

Eric Hoffer

23 Temmuz 2008 Çarşamba

İŞTE BİR ÖRNEK DAHA


İŞTE BİR ÖRNEK DAHA
Bakın çillerinsanı nekdarda güzel nekadarda sempatik gösteriyor...bu çok güzel birşey çili olan insan üzülmemeli bence aksine sevinmeli .''beni farklı yapan şey ÇİLLERİM''DİYEBİLMELİ...


Santiago - Loreena McKennitt

22 Temmuz 2008 Salı

elma




Elma

Franklin bir çocuğa bir elma vermiş.

Çocuk çok sevinmiş.

Bir elma dahavermiş.

Çocuk daha çok sevinmiş.

Bir elma daha verince çocuk sevinçten deliye dönmüş.

Ve bir elma daha verince,çocuk dört elmayı elinde zapt edememiş, sonuncusunu düşürmüş yere...

Bu sefer ağlamaya başlamış çocuk.

Hayat böyledir işte...

Hayal etmediğimiz bir saadete eriştikten sonra, onun bir lokmasını dahi kaybetmek bizi perişan eder.

"Keyifler değildir yaşamı değerli yapan.Yaşamdır, keyif almayı değerli kılan ''


7 Temmuz 2008 Pazartesi

ben;çilli kız

bloguma hoş geldiniz...